PAGEV KONGRESİ PLASTİK SEKTÖRÜNÜN GELECEĞİNE IŞIK TUTTU

Dünyaca ünlü uzmanlar bir konuda hem fikir: “Bu işin geleceği var”

PAGEV kuruluş vizyonunda önemli bir yere sahip olan yeni trendleri ve dünyada neler olup bittiğini takip ederek sektörün geleceğine ışık tutma geleneğini devam ettiriyor. Türk Plastik Endüstrisi Kongresi, gerek içeriği gerekse katılımcıları ile her geçen yıl ivmesini yukarıya taşıyarak çıtasını yükselten bir organizasyona dönüşürken sektörün Türkiye ve dünyada yönünü belirleyen konu ve konuşmacıları PAGEV çatısı altında bir araya geliyor. “Geleceğin Plastikleri” ana temasıyla geçen yıl 13’üncüsü düzenlenen Türk Plastik Endüstrisi Kongresi çok önemli konukları ağırladı. Kongre kapsamında “Gelecekte Plastik Sektörünü Neler Bekliyor” başlığıyla gerçekleştirilen panel de bunlardan biriydi. Panelin Moderatörlüğünü PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu üstlenirken dünya plastik sektörüne yön veren isimler panelist olarak yer aldı. EuPC-Avrupa Plastik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Renato Zelcher, PlasticsEurope Avrupa Hammadde Üreticileri Derneği İcra Direktörü Karl Foerster, ACC Amerikan Kimya Konseyi Genel Müdürü Keith A. Christman ile Plastics Europe Akdeniz Bölge Direktörü Giuseppe Riva’nın konuşmacı olduğu paneli, sektör temsilcileri ilgiyle izledi.

 Avrupa’dan Amerika’ya Plastik Sektörüne Yön Veren Başkanlar
Sektörün Geleceğini masaya yatırdı! 

Panelin tamamını izlemek için tıklayınız. 

Plastik sektörünün Avrupa, ABD ve dünya genelinde yüz yüze olduğu sorunlar, çözüm önerileri ve sektörün geleceğinin nasıl şekilleneceği ile ilgili çok önemli mesajların verildiği bir panel olarak hafızalara kazındı. Ülkemizde plastik poşetlerin ücretli olmasıyla gündemin ilk sırasına taşınsa da plastiklerle ilgili olumsuz algının sadece Türkiye’ye özel olmadığı, dünya plastik sektörünün bir numaralı gündeminin plastik atıklarla ilgili çevresel kaygılar, atıkların kaynağında toplanması ve geri dönüşüm süreci olduğu vurgulandı. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu’nun panelde gündeme getirdiği geri dönüştürülmüş ürünlerin aynı zamanda plastik sektörü açısından yeni fırsatlar yaratacak olması diğer isimler tarafından da kabul gören bir fikir oldu.

Panelin plastik sektörü açısından en çarpıcı çıktısı ise plastiklerin geleceği hakkındaydı. İçinde bulunulan zorluklara ve mücadelelere karşın konuşmacıların tamamı plastik sektörünün geleceğinin parlak olduğu konusunda hemfikir… Sonuç olarak 20. Yüzyılın en büyük buluşlarından biri olan plastik çözümü yine kendi bulacak ve yeni teknolojilerin keşfi ile kendi geleceğini yaratacak. Plastik halen gözde ve alternatifi olmayan bir malzeme olarak gelişmeye devam edecek. EuPC-Avrupa Plastik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Renato Zelcher’in de dediği gibi “Kimse plastiklere alternatif aramıyor. İster yenilenebilir kaynaklar ister çözünebilir, toprakta parçalanabilir veya hafif malzemeler olsun, herkes bir şekilde plastik alanında bir şeyler yapmak gerektiği konusunda hemfikir”.

Panelin Moderatörü Yavuz Eroğlu’nun, “Gelecekte plastik sektörünü ne bekliyor” sorusuna konuşmacılar kendi ülkeleri açısından da konuyu değerlendiren yanıtlar verdiler. Plastiklerle ilgili bilimsel temele dayanmayan ve çoğu zaman duygusal yaklaşımlarla şekillenen plastikler hakkındaki olumsuz algının varlığından söz eden uzmanlar, plastik sektörünün dünya genelinde bugün ve önümüzdeki yıllara ilişkin en büyük mücadelesinin de bu algının değiştirilmesine yönelik çalışmalar olacağının altı çizildi ve elbette doğaya bırakılan plastik atıkların toplanmasına dikkat çekildi. Avrupa’da tek kullanımlık plastik yasağının altında da bu yaklaşımın olduğu belirtildi ve devamının gelmesinden duyulan kaygı dile getirildi. Ortak mücadele çağrısı yapıldı.

EuPC-Avrupa Plastik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Renato Zelcher, PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu’nun “Gelecekte plastik sektörünü ne bekliyor” sorusuna şu yanıtları verdi: “Bugün ele almak zorunda olduğumuz sorunları sıralayacak olursak sanırım en önemli sorunlardan biri plastiğin dünyadaki kötü imajı ve plastiklerin kirlenme açısından özelliklerine dair algıdır. Geri dönüşümü çok zor, bu konuda çok çalışıyoruz ve çaba sarf etmeye devam ediyoruz. Devam edeceğiz de. Ancak örneğin midesinden plastik torba çıkan balina gibi duygusal mesajların bilimsel bir yaklaşıma dayanan çalışmalardan çok daha etkili olduğunu görüyoruz. Bu görüntü, plastik torbalar üzerine yapılan ve plastiğin ne kadar iyi bir malzeme olduğunu kanıtlayan bir LCA çalışmasından kesinlikle çok daha etkili. Avrupa’da yakında iki seçim var. Bu yüzden şimdi herkes plastikler hakkında kötü konuşacak ve insanlar da onlara oy verecek... Ancak bizce denizdeki çöpler temel sorundur ve bunun çözümü kesinlikle plastik yasağında değildir. Avrupa'daki insanlarla çözümün bu olmadığını konuşmaya, lobi yapmaya çalışıyoruz ama bu aşamada uzlaşmaya varmak kolay değil ve bu yüzden zor zamanlarla karşı karşıyayız. Kulak Çubuğu, Pipet ve Tabaklar için plastik kullanımına 2021 yılından sonra kısıtlama geliyor. Muhtemelen seçimden önce onaylanacak dolayısıyla herkes bu yeni uygulamanın savunucusu olmak istiyor. Bu kıstlama tüm sektörü değilse de önemli bir kısmını etkiliyor ama elbette bu sadece bir başlangıç da olabilir. Bu yüzden ilerlememiz ve kendi açımızdan harekete geçmeye hazır olmamız gerekir. Başkan Yavuz Eroğlu’un söylediği gibi hâlâ geleceğin plastikte olduğunu düşünüyoruz”.

Plastik sektörünün her şeye rağmen büyüyeceğini de belirten Zelcher, “Artık kimse bundan söz etmese de CO2 emisyonu ve gezegenin ısınması devasa bir sorun. Plastikten başka ürünlere geçtiğimizi bir düşünelim. Bu geçiş maliyet açısından, CO2 emisyonu açısından artış anlamına gelir. Maliyet ve emisyonların 10 katına çıkması iyi mi olacak? Doğru çözüm bu değil ve bu yüzden daha pragmatik olmamız gerekiyor. Sektörümüz çok dinamik olduğundan biz, yani Türkiye’deki ve Avrupa’daki şirketlerimiz her yerde yeni teknolojiye, inovasyona büyük yatırımlar yapıyoruz. Bugün geri dönüştürülmüş malzeme kullanımını arttırmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için de yeni teknolojiye ihtiyacımız var. Bu mümkün ancak kendi başımıza yapamayız. Dolayısıyla herkesle işbirliğine ihtiyacımız var çünkü atıkların tekrar kullanılmaya uygun şekilde toplanması gerekiyor. Gelişim yönü bence budur, başka bir alternatif göremiyorum. Sektörümüz için tablo olumlu olmaya devam ediyor. Söz konusu AB Tüketicileri Koruma Direktifi muhtemelen bazı sektörleri ciddi şekilde etkileyecek ama bizce anlattığım nedenle plastik sektörü her durumda GSYİH’den daha hızlı büyümeye devam edecek” dedi.

Renato Zelcher, AB mevzuatının son üründe daha fazla geri dönüştürülmüş malzeme talebinin sektör açısından bir fırsat anlamına da geldiğini vurgulayarak, “Büyük bir tehditle karşı karşıyayız ama aynı zamanda doğru yaklaşırsanız bu bir fırsat da olabilir. Sorun şu ki, geri dönüşüm bugüne kadar sadece malzeme maliyetini düşürmek için kullanılageldi. Fiyat yaklaşımı, insanları yeni üretilmiş plastikten geri dönüşüme yönelten tek şeydi. Fakat bu günlerde bu yaklaşım değişiyor, insanlar bunu terk ediyor. İnsanlar geri dönüştürülmüş malzeme kullanmak istiyor. Bence bu daha az para vermek için değil. Tüketiciler bugün geri dönüştürülmüş malzemeye yeni üretilmiş hammaddeye ödedikleri kadar para ödemeye hazır. İşte bu yüzden yaklaşımımızı değiştirmemiz gerekiyor. Geri dönüşümün artık ucuzluk sağlaması şart değil. Malzeme iyi ve güvenilir olmalı. Sürdürülebilir olmalı ve hatta uzun vadede sürdürülebilir olmalı çünkü bugünkü en önemli sorunlardan biri bu” diye konuştu. Renato Zelcher, Yavuz Eroğlu’nun atık yönetimine dikkat çekmesi üzerine ise İtalya’daki “Corepla” adındaki sistem hakkında bilgiler vererek şunları söyledi: “Mesela İtalya'da yeni bir sistemimiz var, “Corepla” adı verilen bu organizasyonun yönetim kurulunda yer alıyoruz. Yaklaşık yirmi yıl önce başladık ve şimdi başardık. Yeni hedeflerin hâlâ çok uzağındayız ama sıfırdan başladık, çok çalıştık ve şimdi ambalaj alanında kabaca %40-45 oranında geri dönüştürülmüş malzeme oranına ulaştık. Tabii belediyeyle işbirliği içinde olduk. Atık toplamada kalite açısından bazı standartlar belirledik ve şimdi sonuçlara ulaştık. Elbette toplama oranı ne kadar yüksekse, buradan iyi kalite elde etmek o kadar zor oluyor. Ancak bunun için çok çalışmamız gerekiyor”.

Zelcher’in bu sözleri üzerine Eroğlu, “Şu anda Türkiye’de de aynı durumun olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki yasalar ayrıca bir hedef koyuyor ve kullanım zorunluluğu getiriyor. Yüzde 4 oranında geri dönüştürülmüş malzeme kullanma şeklinde... Evet, yüzde 4 oranında kullanmak zorundayız ancak halen sektörde çok etkili değil. Son tüketiciye yönelik ürünlerde daha fazla geri dönüşümlü malzeme kullanabilmemiz gerekiyor ki bu en önemli konulardan biri” dedi.

Sonrasında söz alan PlasticsEurope Avrupa Hammadde Üreticileri Derneği İcra Direktörü Karl Foerster da plastik atıklar ve Avrupa Birliği’ndeki durum hakkında önemli noktaları gündeme getirdi ve şöyle konuştu: “Sektör olarak sadece Türkiye gibi hızlı büyüyen ekonomilerde değil Avrupa Birliği’nde de küresel ölçekte de gördüğümüz büyüme oranlarından memnunuz. Bugün yıllık 350 milyon ton plastik üretimine doğru yaklaşıyoruz. Bu elbette bize göre çok güzel ancak plastik konusunda oldukça eleştirel yaklaşan insanlar bu gelişmeye bakınca korkuyorlar. Çünkü çok az şey geri dönüştürülüyor ve büyük bölümü çöplüklerde birikiyor, daha da kötüsü çevreye yayılıyor. Böylece aynı rakamları görüyorlar ve diyorlar ki ‘İşte, her gün milyonlarca ton daha çevreye, denize gidiyor’. Dolayısıyla paniğe kapılıyorlar ve korkuyorlar. Bunun için onları suçlayamayız. Sektör olarak bizim için elbette çok büyük bir zorluk var. Bu düşüncelere, çöp içinde yüzen balıkların, atıklar arasındaki kuşların ve hatta insanların resimlerini ekleyin. Elbette bunu gören herkes, durumun sürdürülebilir olmadığını, aynı şekilde davranmaya devam edemeyeceğimizi söyleyecektir. Avrupa’da da daha iyileştirmemiz gereken çok şey var. Örneğin Avrupa Birliği’nde halen 8 milyon ton atık çöplüklere gidiyor. Atıkları değerlendiremezseniz, işte o zaman çöp oluyor. Bu yüz yüze olduğumuz zorluklardan biri.”.

Avrupa’da da benzer sorunların yaşandığını belirten Foerster, “Bir de Avrupa’da bugün kamuoyunda tartışılan kirlilik sorunu var. 2018 yılında şunu söyleyebilirim ki plastik sektörü olarak kamuoyundaki bu tartışmalar nedeniyle hiçbir zaman olmadığı kadar mercek altındayız. Bence bu aynı zamanda bir fırsat çünkü kamuoyu tartışmasının bir avantajı da herkesi kapsaması çünkü bu konu herkesin yaşamını ilgilendiriyor. İnsanlar, plastikleri nerede ve ne amaçla kullandıklarına dair daha bilinçli hale geliyor ve burada bizim için bir fırsat yatıyor. Avrupa’da siyasi popülizmin zararlarına dair büyük bir tartışma içindeyiz. Bence plastik hakkındaki tartışmada da popülizmin zararlarını yaşıyoruz. Herkes tabii ki uzman değil ve kimse uzman olmak zorunda da değil. Bu karmaşık konuya aynı şekilde yaklaşan politikacılar var. ‘İnsanlar çevreye çöp atıyorsa, çöp atmayı yasaklarız’ şeklinde bir çözüm öne sürüyorlar. Çözüm olarak önerdikleri şey bu ve elbette bu bir çözüm değil çünkü eğer sorun çevreye çöp atılmasıysa, bu davranışı neyin etkilediğine bakmalı ve ‘plastik iyidir ya da kötüdür’ demek yerine, malzemeyi değil davranışı hedeflemelisiniz. Hiçbir malzeme kendi başına iyi ya da kötü değildir. Nasıl kullandığımız ve nasıl bertaraf ettiğimiz önemlidir. Dolayısıyla ele almamız gereken şey bu. Tabii ki çözüm nihayetinde atık yönetimi altyapısında yatıyor, bunu biliyoruz” dedi.

ACC Amerikan Kimya Konseyi Genel Müdürü Keith A. Christman da plastiğin ticari açıdan durumunun gelecek vaat ettiğini dile getirdiği ancak atık sorununun çözümüne dikkat çektiği panelde, “Bence plastiğin durumu ticari açıdan çok parlak ancak çevredeki plastik atıklara bir son vermek zorundayız. Sektör olarak çevrede plastik atık olmaması için lider rol oynamalıyız. İşin ticari boyutunda ise ABD plastik sektörü yatırım anlamında kaya gazına dayalı olarak köklü bir büyüme yaşıyor. Kimya ve plastik alanında açıklanan, değeri 200 milyar doları aşan 300’den fazla projeyle kaya gazına dayalı rekabet artıyor. Dolayısıyla, ABD plastik sektöründe önemli bir büyüme söz konusu. Üretimin artmasını sağlayacak 700 farklı dönüştürücü projesi ilan edildi. Yani sektör hızla büyüyor ve bunun önemli bir kısmı plastiklerin faydalarından kaynaklanıyor. Sürdürülebilir plastikler, alternatiflerine göre sera gazı emisyonlarını bir miktar azaltacağı konusunu gündeme getirebilir. 16 tüketici ürünleri sektöründe kullanılan plastiklere bakarsanız, alternatiflere kıyasla plastiklerin 4 kat daha az çevresel etkisi vardır ve bu yüzden de plastikler çok büyük faydalar sağlar. Bu açıdan çok iyimserim. Ancak plastik kullanmaya devam ederek bu faydaları topluma sağlayabilmek için plastik atıkların çevreye yayılmasına son vermek zorundayız. Tüm dünyada plastik endüstrisini olumsuz yönde etkileyebilecek, tartışıldığı kadarıyla üretilen plastik reçine miktarına bir sınır koymaya yönelik politika önerileri görüyoruz. Birleşmiş Milletler’de şu anda plastik ve deniz çöpü temelinde bir antlaşma için bir çalışma grubu toplantısı var ve tartışma konuları arasında plastik üretimine tavan belirlenmesi gibi başlıklar yer alıyor. Bunun doğru bir yaklaşım olmadığı açıktır. Plastikler sürdürülebilirlik açısından önemli faydalar sunuyor ancak çevreyi plastik atıklardan korumamız şart” şeklinde konuştu.

Plastik atıkların hafif olmaları sebebiyle daha görünür olması özellikle denizlerdeki kirlilikte bir numaralı günah keçisi ilan edilmelerine sebep oluyor. Keith A. Christman, Asya ülkelerinin bu kirlilikte en büyük paya sahip olduğunun bilgisini verdi ve “Bildiğimiz fotoğraflar da var ki binlerce kelimeden daha etkili. Ancak bunların bir kısmının, bizim plastik sanayimizi ve kullanımımızı şiddetle kınayan Asya ülkelerinden geldiğini görüyoruz. Çalışmalar, çevreye yılda 8 milyon metrik ton plastik yayıldığını ve bunların büyük bölümünün çok hızlı bir şekilde gelişen Asya ülkelerinden geldiğini ortaya koyuyor. Bu ülkelerin birçoğunda temel atık yönetimi bile bulunmuyor ve buralarda herhangi bir yoldan toplanan atık oranı, toplamın yüzde 40’ını dahi bulmuyor. Doğru olan yaklaşım, atıkların toplanması ve yönetimi için gereken altyapıyı kurmak olmalıdır. Kimya ve plastik sektöründen önde gelen şirketler marka sahipleriyle bir araya geliyor ve plastik atıkların çevreye yayılmasını önlemeye yönelik bir inisiyatif geliştirmeye çalışıyor. Bu sorunun çözülmesine hepimizin katkıda bulunması gerekiyor. Aksi halde plastik sektörünün geleceği parlak olmayacak. Bu yüzden doğada plastik atığa son vermemiz şart” dedi.

PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu da Christman’a katılarak denizlerdeki çöpün esas olarak Endonezya ve Çin gibi Asya ülkelerinden geldiğinin altını çizdi ve Akdeniz’deki durumu gündeme taşıdı. Plastics Europe Akdeniz Bölge Direktörü Giuseppe Riva, bu konuda İtalya’da yaptıkları bir çalışmadan örnek verdi ve şunları söyledi: “Deniz çöpü ve atık yönetimi kilit öneme sahip ve asıl çözüm atıkların nasıl yönetileceği ve doğru atık yönetimi için neye odaklanmak gerektiğinde yatıyor. Çok yakın bir örnek vermek istiyorum. İtalya’da Po Nehri’nin geçtiği Po Vadisi var. Po Nehri, İtalya’da nüfusun kullandığı suyun yaklaşık yüzde 40’ını toplayan nehirdir. Bu da 25 milyon kişi anlamına geliyor. Renato ve Corepla yönetim kurulundaki diğer meslektaşlarımızla bunu ele aldık. Adriyatik Denizi’nde Po Nehri’nden gelen ne kadar plastik atık olduğunu gidip yerinde görmeye karar verdik ve üç ay boyunca bunu inceledik. Sonuç gerçekten çok şaşırtıcıydı. Tonlarca plastik çöpü olacağını düşünüyorduk. Üç ayda Po Nehri üzerinden gelen 25 milyon insanın plastik atığını topladık ve topladığımız miktar bırakın tonu yaklaşık 100 kilo kadardı. Po Vadisi çok iyi bir atık toplama sistemine sahip ve bu nokta hayati önem taşıyor. Veneto ve Lombardiya atık toplama sistemi çok iyi işliyor. Sonunda nehrin plastiklerden arınmış olabildiğini ve canlılığını sürdürdüğünü anladık. Bu sistemi akarsuları Akdeniz’e dökülen diğer tüm ülkelere de uygularsak ileriye doğru çok iyi bir adım atmış oluruz. Bizim için çok önemli bir şeyle bitirmek istiyorum. Denizlerdeki çöp gerçekten büyük bir problem. Ancak bazen plastiğin başka sorunların üzerini örttüğünü düşünüyorum. Denizlerde biriken çöp açısından, örneğin nehirlerde asıl sorun plastik değil altyapı eksikliğinin sonuçlarıdır. Bazı nehirler gerçekten de ölü durumda. Bunun nedeni plastik değil çünkü plastik aslında nehir ve deniz yaşamına etki etmeyen nötr bir malzeme. Asıl sorun diğer panelistlerin çok doğru şekilde değindiği gibi altyapı eksikliğidir. Öncelikle altyapı ve ikinci olarak plastiklerin ayrıştırılarak toplanması konusunda sonuna kadar ısrar etmeliyiz”.

Moderatör Yavuz Eroğlu, ‘kısıtlayalım’ söylemlerine rağmen geri dönüşüm sanayinde çok fazla yenilik ve yüksek kalitede plastik geri dönüşümü olacağını bunun da sektörde mutlaka yeni bir fırsat ortaya çıkaracağını belirterek panelin ikinci bölümünde konuşmacılardan sektörün geleceğindeki yeni fırsatlar hakkında neler düşündüklerini sordu.

İşte PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu’nun bu sorusuna EuPC-Avrupa Plastik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Renato Zelcher, PlasticsEurope Avrupa Hammadde Üreticileri Derneği İcra Direktörü Karl Foerster, ACC Amerikan Kimya Konseyi Genel Müdürü Keith A. Christman ile Plastics Europe Akdeniz Bölge Direktörü Giuseppe Riva’nın verdiği çarpıcı yanıtlar…

EuPC-Avrupa Plastik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Renato Zelcher: “Bugün plastik hem bir sorundur hem de aynı zamanda sorunların çözümüdür. Bence mesele burada... Plastik kötüdür demek kolay ama çevreye plastik yayılmasından eğitimsiz insanları sorumlu tutmayı siyasi açıdan doğru bulmuyorum. Biz de bu nedenle EuPC olarak Avrupa Komisyonu ile birlikte halka plastik ürünleri nasıl kullanmaları gerektiğini açıklamaya yönelik eğitim programlarını teşvik ediyoruz. Bu konuda gerekeni yaptıktan ve atık toplamayı organize ettikten sonra bir fırsat olarak yeni bir eğilim olduğu da açık… Dolayısıyla tüm ürünlerin kullanım ömürlerinin sonunda bir şekilde yeniden kullanmak üzere pazara sunma konusunu çözmeliyiz. Bu nedenle fırsatın hammaddeciler için olduğunu söylüyoruz. En önemli fırsatın ürünlerimizin büyük bölümünün yeniden kullanılabilmesini sağlayacak kimyasal geri dönüşümde olduğunu düşünüyorum. Ancak bunun için ekolojik tasarım alanında, insan faktörü alanında çok çalışmamız lazım. Aslına bakarsak çok önemli tasarım ve makine parkı değişikliği gerekecek çünkü bunlar geleneksel hammadde ile aynı güçte olmayacak. Bu da ayrıca önemli bir fırsat anlamına geliyor. Duygusal olarak sanırım fırsatlardan çok tehditlere odaklanıyoruz ama bence plastiklerin olmadığı bir gelecek mümkün değil. Plastiği yeniden kullanabileceğimizi ve tekrar döngüye kazandırabileceğimizi göstermemiz gerekiyor. Dolayısıyla bu en büyük tehdit bu ama aynı zamanda sektörümüz için bence en büyük fırsat”.

PlasticsEurope Avrupa Hammadde Üreticileri Derneği İcra Direktörü Karl Foerster: “Şu anki Avrupa Komisyonu, UN CO kapsamında en büyük projenin döngüsel ekonomi paketi ve döngüsel ekonomi kavramı olduğunu düşünüyorum. Sektör son dört yılda döngüsel ekonomiye dair kendi açısından bir geçiş yaşadı. Şimdi de bir tehditten çok fırsat olarak görüyor. Elbette, döngüsel ekonomi paketinde özellikle bir plastik stratejisi vardı. Plastik stratejisi çünkü plastik alanı toplumu döngüsel bir topluma dönüştürmede en büyük zorluk olarak görülüyor. Bunun temel nedeni plastiğin geri dönüşüm oranının diğer malzemelerden çok daha fazla olması. Bu nedenle her yapıcı yaklaşım, plastik sektörü olarak bizim dönüşümümüzü kapsıyor. Dönüştürücülerin yanı sıra reçine üreticileriyle birlikte bu yıl Ocak ayında gönüllü bir taahhüt üzerinde anlaşmaya vardık. AB’nin plastik stratejisinin bir parçası olarak döngüsel bir ekonomiye dönüşmeye yönelik somut bir önlemler paketine sahibiz. Ayrıca örneğin plastik üreticilerinin de geri dönüşüm sektörüne daha fazla yöneldiklerini görüyorsunuz. Bugün plastik üreticilerine ait geri dönüşüm şirketleri var. Burada önemli bir dinamik söz konusu çünkü döngüsel ekonomiye geçişte fırsatların olduğu fark ediliyor. Tabii ki atıkların uygun şekilde kullanımıyla ilgili fırsatlar da var. Atıklar elden çıkarılmış olduğundan aynı zamanda bir kaynaktır, işte döngüsel ekonomi mantığı da buradan yola çıkıyor. Şunu söyleyebilirim: Yıllar önce sektörün, özellikle de reçine üreticilerinin ‘biz bu anlaşmayı kabul ediyoruz’ demesi mevcut iş portföyünde yaşanacak köklü değişiklik açısından sektörde bir dönüm noktası oldu. İş fırsatları açısından plastik geri dönüşüm oranını nasıl yükseltebiliriz, burada kilit nokta yüksek düzeyde işbirliğini sağlamak”.
“Birçok çözümde bugün aklımıza bile gelmeyen yenilikler göreceğimizden eminim. Aslında döngüsel ekonomi şu demek; kullanımı azaltmak, yeniden kullanmak, geri dönüşüm, geri kazanım. Fakat çözüm yelpazesi derken her şeyin sonunda atık haline geldiğini kabul edelim. Mekanik bir yanda duruyor ve şu anda pek çok yatırım kimyasal geri dönüşüme gidiyor. Enerji de toplamda çözümün bir parçası olacak. Hatta biyolojik olarak bozunabilir polimerler de öyle. Tek bir doğru ve bir yanlış çözüm var diyemeyiz.”

ACC Amerikan Kimya Konseyi Genel Müdürü Keith A. Christman: “ABD plastik sektöründe 2040 yılına kadar tüm plastik ambalajların geri dönüştürülmesi ve geri kazanılmasına yönelik hedefler koyduk. Sürdürülebilir bir sektör istiyorsak bunu yapmamız gerektiğini biliyoruz. Doğada plastik atık meselesini çözmemiz lazım. Bu taahhütle birlikte plastiklerin toplanması ve geri dönüşümü alanında, döngüsel ekonomiye yaklaşırken sektörümüzdeki değişimle birlikte pek çok yeni fırsat söz konusu… Bunun yanı sıra Çin’in plastik ve diğer atıkları ithaline getirilen kısıtlamalarla birlikte Çin’e yapılan ihracatla ilgili bir miktar zorluklar yaşandı. ABD’de atık sınıflandırmaya yatırım yapma yönünde teşvik edici bir şey yoktu çünkü bunlar olduğu gibi Çin’e gönderiliyordu. Bugün böyle bir şey yok. Bu nedenle plastik atıkları yeni uygulamalar için kullanmaya yönelik yeni fırsatlar bulunuyor. Bazı şirketlerin polistreni alıp yeni gıda hizmetlerinde kullanılabilecek şekilde stren monomere geri dönüştüren yeni tesisler kurduğunu görüyoruz. Agilyx adlı bir şirket, Pasifik kıyısında böyle bir tesis kurdu. Yine plastiği başka malzemelere dönüştüren farklı şirketler de var. Bazıları mesela hava yollarında kullanılabilecek jet yakıtı haline getiriyor. Asfaltta potansiyel olarak artan plastik kullanımı gibi başka uygulamalar da var. Bu bağlamda çok sayıda araştırma yapılıyor ve somut gelişmeler var. ABD çapında altyapı ve dayanıklı tüketim malları alanında fırsatlar devam ediyor. Mesela otomotiv alanındaki mega trendlere bakalım. Otonom sürüş sunacak araçların hafif olması gerekiyor. Aynı şekilde elektrikli araçlar hafif olmak zorunda ve bunları plastik sağlayabilir. Yani bu plastik için bu devasa fırsatlar demek. ABD’de inşaat sektörünün yanı sıra yeni altyapı projeleri de birtakım fırsatlar yaratacak. Örneğin; ülke çapında boru hatlarında plastik kullanımı üzerinde yapay sınırlamalar var ve belediyelerin yaklaşık yüzde 50’si boruların sadece metal veya beton olması şartını getiriyor. Bunlar yapay sınırlamalar tabii. Bu yapay sınırların kaldırılması, plastik boru pazarında her yıl on milyar dolar demek. Dolayısıyla devasa fırsatlar söz konusu”.

Plastics Europe Akdeniz Bölge Direktörü Giuseppe Riva: “Avrupa’da pazara 50 milyon ton civarında ürün sunuyoruz. Bu miktarın yarısından biraz fazlası atık haline geliyor. Avrupa’da yaklaşık olarak 27 milyon ton plastik atığımız var. EU CO bu 27 milyon ton atık için çok iddialı bir şekilde yüzde 50 mekanik dönüşüm hedefi koydu. Yani 13 milyon ton. Şu anki durum bu ve gelecek böyle. Biz şu anda Avrupa’da Çin gibi ülkelere göndermeksizin sadece 3 milyon tonu mekanik olarak geri dönüştürüyoruz. 13 ya da 14 değil 3 milyon. Yani çok iddialı bir hedefimiz var. 2025 itibarıyla bunu 10-11 milyon daha artırıp 14 milyon ton plastik geri dönüşümüne ulaşmamız pek mümkün değil ama başta araştırmalar yoluyla olmak üzere elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Bence gelecekte bu rakamları hiç akıldan çıkarmamak lazım... Bugün 100 üretiyorsak bunun yaklaşık 50’si atık. Öncelikle de ambalaj. Her şey atık toplamaya bağlı. Neye ulaştık: 50. Buradaki büyük soru işareti ise bunun diğer yüzde 50’sini yani geri kalan 14 milyon tonu ne yapacağımız. En azından şurası açık ki ısıl değerlendirme, atık yakmak şart. Çünkü depolama sahaları son seçenek olmalı. Depolama sahası demek doğaya yayılma demek ki bundan kaçınmalıyız. Geri kalan yüzde 50 için ısıl değerlendirme ve tabii ki sonuçları açısından kimyasal dönüşüme ihtiyacımız var. Plastik ve petrokimya sektörüne ömrümü verdim. Biz sektör olarak kimyasal geri dönüşümle ilgili araştırmalara büyük yatırımlar yapmak konusunda biraz geç kaldık. Çünkü gelecek burada. Araştırmalarda plastik sektörü için iki önemli nokta çıkıyor. Birincisi, ürünün güvenliğidir. Plastik güvenli ve bu gelecek için de büyük bir avantajdır. Plastik dünyada en çok izlenen ve gözlemlenen malzemedir. Güvenlikle ilgili birçok mevzuat var ve plastikler tamamen güvenlidir. Güvenlik sektörün en büyük kurallarından biriydi. Halen geçerli olan ikinci en büyük kural ise sektörün plastik ürünlerin ağırlığını sürekli olarak azaltmak istemesidir. Geri dönüşümü iyileştirmek amacıyla araştırmayı sürdürüyoruz”.

Türk plastik sektöründen geniş bir katılıma sahne olan 13. Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde düzenlenen “Gelecekte Plastik Sektörünü Neler Bekliyor” başlıklı panele ilgi yoğundu. Uzman isimler dikkatle izlendi ve notlar alındı. Panel, EuPC-Avrupa Plastik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Renato Zelcher’in çok önemli şu mesajı ile son buldu: “Elbette herkes ambalajın geleceğiyle ilgili olarak endişeli ama hiç kimse plastiklere alternatif aramıyor. Yine plastikler içinde bir çözüm aranıyor. İster yenilenebilir kaynaklar ister çözünebilir, toprakta parçalanabilir veya hafif malzemeler olsun, herkes bir şekilde plastik alanında bir şeyler yapmak gerektiği konusunda hemfikir. Bugün izleyicilere vermek istediğim net mesaj da bu… Ne yapılacaksa plastiklerle yapılacak”.

Etiketler

Sayfa başına dön